Yaklaşık 2 yıldır koşu sporu ile ilgilenen ve bunun 1 yılı aşkın süresini patika koşusu şeklinde renklendiren biri olarak yeni başladığım bu yoldaki ilk patika (trail) yarışımı sizlerle de paylaşmak isterim. Kim bilir, belki benim gibi acemi patika koşucularını heyecanlandırır ve yarışlara katılmak için bir cesaret veririm.

Koşmayı seviyorum ama patikada attığım adımlardan özellikle keyif alıyorum. Yüzümü okşayan rüzgâra, koşuma eşlik eden ağaçlara bayılıyorum… Bunun sonucu, doğa ile kurduğum bu ilişkiyi daha ciddi bir noktaya taşıma ihtiyacı duydum. Sözün kısası, artık yarışlara katılmak istedim. Böylece, ilk patika yarışım olan Alanya Keykubat Dağ Koşusu’na kayıt olmaya karar verdim.

photo by goshots

Yarış kelimesi geçince, size işin boyutu biraz değişti gibi gelebilir. Bu etkinliğe bir yarış değil de doğada kendin ile verdiğin bir mücadele de diyebiliriz. Hatta bu yüzden, genel bir sıralama olsa da,  belirli bir süre içerisinde yarışı bitiren her sporcuya, yarışı tamamlama (finisher) madalyası verildiğini de hatırlatmak isterim.

Neden Alanya ve Alanya Keykubat Dağ Koşusu?

Alanya’da daha önce koşan arkadaşlarımın çok etkisi oldu. Herkesin Alanya’da unutulmaz anıları vardı. Anlatılanlar benim için çok özendirici oldu. Ayrıca, Ankara’dan Alanya’ya araç ile gidişin kolaylığı, yarış rotasının büyüleyiciliği ve tabii BOLD’un kalabalık bir ekip ile Alanya’da koşacak olmasını da ekleyince ilk yarışım için mükemmel bir tercih oldu. 28km’lik parkurda yaptığım antrenmanlar açısından uygun gibi görünüyordu. Açıkçası, ilk yarış için zaten bir yerden başlamam gerekiyordu. Ne yapsam benim için ilk olacaktı. O sebeple karar vermem zor olmadı.

Heyecan Geceden Başladı

Maceraya, yani yarışa uyanacağımız geceden başlamak isterim. Yarıştan bir hafta önce yediklerime dikkat ettim. Önerileri dinledim ve alışık olmadığım hiçbir şeyi yemedim. Ancak yarıştan bir gün önce uygun bir yerde yemek yemekten başka bir şansınız olmayabiliyor. O sebeple ya dokunursa düşüncesi aklınıza takılıp kalabiliyor.  Bu endişe de heyecan ile karışınca gece saat 3’de mide bulantısı ile uyandım.  Yaklaşık saat 4’e kadar da tekrar uyuyamadım. Saat 6’da alarmdan önce uyanıp artık yarış saatini beklemeye başladım. Hazırlanmak için çok zamanım olmasına rağmen güneş kremi sürmeyi unuttum. Alanya’da 1600 metre yükseklikte nasıl yandığımı tahmin edebilirsiniz.

photo by goshots

Isınmayı Unutma

Herkesin aşina olduğu bir uyarıdır;  “Aman ısınmadan başlama.” Ancak ben unuttum. Evet, O heyecan ile her şeyi düşünemeyebiliyorsunuz. Çünkü fotoğraf için poz vereyim derken başlama saati geldi. Ve ısınmadan yarışa başladım. Bu hatayı tekrar yapmayacağımı düşünüyorum.

Yarış Nasıldı?

Yeşilin en güzel tonlarının eşlik ettiği, kayaların mücevher gibi parladığı, izlemeye doyamayacağınız manzaraların olduğu patikalarda koşmak inanılmazdı. Ağaçların çatı gibi kapadığı yollarda, keçilerle birlikte tırmanış yaptık. Paraşütle atlama noktalarından göğü selamlayıp, kervan yollarına adım attık. Rüya gibi bir rotada tırmanmak da inanın daha kolay oluyor. Bir kere, nereye ulaşacağınızı merak ediyorsunuz. Doğa, devam etmek için gerçekten güç veriyor. Doğal olarak, antrenmanların da bunda büyük faydasını gördüm. BOLD ile haftalarca antrenman yaptık. Ama yine de insan keşke biraz daha antrenman yapsaydım diye düşünmeden edemiyor. Siz siz olun, patika yarışı için planlı bir hazırlık sürecine girmeniz gerektiğini unutmayın. Doğanın tadını çıkarmak için güç toplamalı ve çok çalışmalısınız. Ben yaklaşık 9 hafta önce hazırlıklara başlamıştım. 12 haftalık bir plan daha iyi sonuç verebilirdi.

Korkulu Rüyam: İnişler

Herkesin kapasitesi, yeteneği ve korkuları farklıdır. Ben burada kendi zorlandığım alandan bahsedeceğim. Tahmin edebileceğiniz gibi, patika koşusu inişli çıkışlı bir parkurda yapılmaktadır. Bu parkurda da yer yer bozuk, kaygan, taşlık ve kayalık inişler mevcuttu. Birçok kişinin zıplayarak, koşarak indiğini görünce, kendimi de iyi hissedince, inişte biraz motive oldum ve bana göre hızlı bir inişin denemesini yaptım. Çok uzun sürmedi; çünkü düştüm. Oldukça kötü bir düşüştü. Ancak o sırada bana yardıma gelen, suyunu paylaşan ve iyi olduğumdan emin oluncaya kadar yanımdan ayrılmayan başka bir koşucunun varlığı devam etmeme yardımcı oldu. Parkuru yalnız başına koşmuş gibi görünseniz de her an yanınızda size yardımlarını esirgemeyecek insanlar olacağını söylemek isterim. Bitişe sanırım 15 km kadar vardı. Çok kısa bir dinlenmeden sonra, aynen devam edebildiğimi gördüğüm için de ayrıca cesaretlendim. Ve bunun sonucunda iki şey öğrendim: Birincisi bastığın yere dikkat et, ikincisi patika koşusu yol koşusu gibi değilmiş, bu işte düşmek de varmış.

Bitmeyen Rota

Alanya’da öğrendiğim başka bir şey de; 1 kilometrenin 1000 metreden uzun olabileceği (!). Mesela sahil koşusu bitmek bilmedi. Sanki tırmanış devam ediyor gibi hissettirdi. Tam bitti derken halat ile tırmanış sürprizi bana merhaba dedi. Hayatımda halat ile bir yere tırmanmamıştım ve sanırım bunu yapamayacağım dedim. Ama yapabiliyormuşum. Ya da yapmak zorunda kaldım. Son 3 km bana 10 km gibi geldi. Saate baktığımda hedefimden daha uzun bir sürede bitirdiğimi görsem de (5 s. 4 dk. 45 sn.)  inanılmaz mutluydum. Hele ki finişte beni bekleyen arkadaşlarımı görmek tarifsiz bir duyguydu.

İlk yarış maceramın özeti bu şekilde. İkincisi için şimdiden heyecanlıyım. Umarım yeni yarışlarda sizlerle birlikte oluruz.