Artan kilometreler, kazanılan irtifalar, inanılmaz tecrübeler, bitiş çizgisini görmeninin mutluluğu… Koşuyu sevmemek mümkün mü?  Koşulan her yarış sonrası, bir sonraki yarışı düşünmeye başlıyor ve  “daha iyisini nasıl başarabilirim” diye hep içimizden geçirmiyor muyuz?  Koşu sporu ile ilgilenmenin, hem antrenman sırasında,  hem de yarış anında bazı riskleri olacağı göz ardı edilmemelidir. Bu risklerden bir kısmını: eklem sağlığı ile ilgili olanlar, daha önceki yazılarımızda da bahsedilen tetanosa yakalanma veya kırık/incinme vb. gibi sıralayabiliriz. Ancak en başta gelenlerden birinin  kardiyovasküler sağlık ile ilgili riskler olduğunun hepimiz az veya çok farkındayız. Bu nedenle, biz de bu yazıda uzun mesafe koşularımızda bizi ayakta tutan en değerlimizi, “kalbimizi” incelemek istedik.

Konuya böyle girince biraz ürkütücü oldu, kabul… Ancak yaptığımız sporun, kardiyovasküler (kalp-damar) sağlık açısından bizlere kattıklarına da minnettarız. Genel kanı olarak spor yapıyor olmamızın en temelde kardiyovasküler hastalıklara bağlı ölümlerin riskini önemli ölçüde azalttığı da bilinen bir gerçektir. Fakat bir başka gerçek varsa, o da katıldığımız yarışların getirdiği zorlu şartlarda “sevgili kalbimizi ve ona bağlı damarlarımızı nasıl koruyacağımız” olmalıdır.

Koşarken Kalbim Risk Altında mı?

İşte bu sorunun cevabını bilim insanları kapsamlı bir şekilde araştırarak bize sunmuştur:

Öncelikle ulaşılan rakamlara göre son 20 yılda koşu yarışlarına katılan sporcuların sayısı katlanarak artmıştır. Geçtiğimiz sene gerçekleştirilen bir çalışmada1; son 10 yılda konu ile ilgili gerçekleştirilmiş 7 farklı çalışmadan, toplam 46 yarıştan elde edilen veriler doğrultusunda, koşucuların kardiyovasküler problemlerine ilişkin nedenler ve sonuçlar incelenmiştir. Araştırmada  toplamda bir milyondan fazla koşucu verisine ulaşılmış olduğunu görüyoruz. Bu koşucuların %67’si maraton, %33’ü ise diğer mesafelerde yarışlara katılım göstermişler.  Sadece 25’inde, yarış sırasında önemli hayati tehlike riski olan kardiyovasküler bir problemle karşılaşıldığı görülmüş ve 23’ünün uygun müdahale ile sağlıkla hayatlarına devam ettiği bildirilmiştir. Bir milyondan fazla veride kalp problemi yaşama oranının bu kadar düşük olması iyi bir haber olsa da olumsuz tecrübeler yaşamamak adına tedbirli olmakta fayda var. Bunun için kardiyovasküler sorunlar için risk oluşturabilecek durumlara bir bakalım.

Peki, Nedir Bu Riskler?

Doktor Kontrolünü İhmal Etmek

Yapılan araştırmada rahatsızlık geçiren 25 kişinin neredeyse tamamının erkek olduğu ve ortalama 40’lı yaşlarda olduklarını görüyoruz. Ancak bu makalelerde, uzun dönemde kalıcı bir sağlık problemi oluşup oluşmadığı  verisine ne yazık ki sahip değiliz. Sağlık geçmişlerine bakıldığında ise birçoğunda sigara içme, kolesterol/kan yağları yüksekliği, tansiyon, ailede kalp hastalığı öyküsü varlığı söz konusu. Bu nedenle kardiyovasküler risk faktörlerini saptamak adına yarışlar/antrenmanlar öncesi kardiyoloğa görünmek oldukça önemli ve gereklidir. Böylelikle bir risk faktörünüz var ise en azından bunu bilerek ve göz önünde bulundurarak, vücudumuzu daha fazla dinleyerek koşabiliriz.

Yetersiz Antrenman ve Yarış Tecrübesizliği

Araştırmada elde edilen en önemli verilerden biri de,  , rahatsızlık geçiren 25 koşucunun yarısından fazlasının, haftalık antrenman sürelerinin ilgili yarış için yetersiz (haftalık toplam 1 ila 3 saat arası) olduğunun tespit edilmesidir. Bu da antrenmanlarımızın o yarışa uygun şekilde yapılmasının, ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bu nedenle katılmak istediğimiz yarışı seçerken doğru program yapmamız ve  yarışa hazırlanmak için ne kadar vakit ayırabileceğimizi göz önünde bulundurmamız  gerekiyor. Antrenman ve tecrübeye yönelik sonuçlar değerlendirildiğinde, bu 25 koşucunun daha önceki yarış tecrübesinin ortalamaya nazaran daha az (1 ila 5) olduğu görülmüştür.

Semptomların Göz Ardı Edilmesi

Çalışmanın diğer önemli bulgularından biri, bir kısım sporcuda, yarıştan önce veya yarış başlangıcında nefes darlığı veya göğüs ağrısı yaşandığı belirtilmiştir. Yani maalesef her 3 kişiden biri, vücudunda hâlihazırda birtakım rahatsızlık sinyallerine sahip,ancak ne yazık ki bu sinyaller göz ardı edilmiş veya önemsenmemiştir. Aslında bu bize vücudumuzun hayatta kalmaya programlı ve bir sorun gördüğünde bize gerekli uyarıları vermeye çalıştığını gösteriyor, bu mesajları kaçırmamak ve gereken hassasiyeti göstermek durumundayız. Evet, belki yarıştan önce gereken tüm tetkikleri yaptırdık.  Her şey yolunda olabilir. Ancak yarış ve antrenman sırasındaki anlık sinyallere de daima açık olmalıyız.

Çevresel Faktörler ve Yarış Koşulları

Son risk faktörü de oldukça dikkat çekici; hava kirliliğinin kardiyovasküler riski 3 kat artırdığı görülmüş ve bu nedenle yarış otoritelerine bu tarz yarışların şehirden uzakta ve temiz hava içeren bölgelerde yapılması gerektiği bildirilmiştir. Burada patika koşularındaki temiz havanın bizim için ne büyük avantaj olduğunu görüyoruz. Ancak yarı-maraton, maraton veya daha kısa koşular şeklinde gerçekleşen şehir koşularında ne yazık ki her zaman temiz havaya ulaşamıyoruz. Aynı zamanda hayati tehlike oluşturan durumlar değerlendirildiğinde, hava sıcaklığının 20 derecenin üzerinde olmasının önemli bir faktör olduğu görülmüştür. Bunun yanı sıra sıcaktan etkilenme durumunun çoğunlukla maraton yarışlarında gerçekleştiği, majör kardiyak problemlerin ise yarı maraton ve dengi diğer yarışlarda daha fazla görülebildiği bildirilmiştir (Şekil 1).

Şekil 1. Yarış türü ve hava koşullarına göre sağlık problemi görülme oranları.

İlgi çekici bir veri de, yarış türleri  kıyaslandığında yarı-maratonlarda, maratonlara kıyasla daha fazla kalp problemi yaşandığıdır. Hava sıcaklığının 20 derece ve üzeri olduğu yarışlarda daha serin koşullardaki yarışlara göre daha fazla kardiyovasküler problemle karşılaşılmış.

Ayrıca bu riskli kardiyovasküler durumların genellikle yarışların son çeyreğinde, bitişte veya yarış bitimini takip eden ilk 2 saat içerisinde gerçekleştiği fark edilmiş. Yani yarış bitse bile kendinize dikkat etmenizde fayda görülüyor (Şekil 2).

Şekil 2. Kardiyak problemlerin yarış sırasında görülme zamanı.

Dinlenme ve Uygun Beslenmeyi İhmal Etmek

Başka bir çalışmada2 ise, bizler gibi amatör koşucularda, kardiyovasküler hasar belirteci olan Troponin T’nin kandaki yüksekliği değerlendirilmiştir. Kalp kasının aktif olarak kullanılmasına bağlı olarak bu stres belirteçlerinin yükselmesi bir nevi beklendik bir durum. Bu belirteçlerin kanda, yarış sonrası özellikle ilk 24 saatte yüksek kaldığı sonrasında ise azaldığı ve vücudun kendini toparladığını görüyoruz. Bunun için ilk olarak yarış sonrası dinlenme ve beslenmemizin önemi dikkat çekiyor. Ulaşılan diğer sonuçlar incelenen koşucular arasında kalp hasarı belirteçleri en fazla yükselen koşucuların genç, erkek ve vücut kütle indeksi (Body Mass Index: Temelde boyunuza göre kilonuzun oranını veren değer. Vücut kütlesi (kg)/Boy2 (metre) olarak hesaplanır) yüksek olan koşucularda, uzun mesafe ve orta yoğunlukta egzersiz performansı sergilenen maraton gibi koşularda gerçekleştiği görülmüştür. Buradan da fazla kilonun bizim için dezavantaj olduğunu anlıyoruz. Ancak beslenmemize biraz dikkat edersek bu sorunu da ortadan kaldırabiliriz.

Şekil 3. Koşucularda hayati tehlike oluşturan risk faktörleri.

Bu çalışmaların sonuçlarının, hedeflerimizi ve antrenmanlarımızı belirlemede göz önünde bulundurmamız gereken faktörleri özetler nitelikte olduğunu görüyoruz. Yarış öncesi ve yarış sırasında dikkat etmemiz gereken önemli noktalar: kardiyolog muayenesi, uygun antrenman hacmi, yarış sırasındaki vücudumuzda hissedeceğimiz kardiyovasküler problem göstergelerine açık olmak, uygun beslenme ve uygun dinlenmenin gerçekleştirilmesi şeklinde sıralanabilir. Bunların tamamına dikkat ettiğimizde kalbimizi ve kendimizi bu gibi olumsuz durumlardan önemli ölçüde korumuş oluruz.  Ayrıca hava sıcaklığı, hava kirliliği gibi çevresel faktörlerin de risk oluşturabildiğini görmekteyiz. Yukarıda sıralanan fizyolojik risklere sahipsek gideceğimiz yarışları seçerken bu çevresel faktörleri  göz önünde bulundurmalıyız. Hangi mesafede ve sıklıkla koşarsak koşalım koşu programlarına başlamadan önce EKG, efor ve kan testleri gibi önemli tetkikleri yaptırıp kalp taramasından geçmek kendi hayatımıza yaptığımız en büyük yatırım olabilir.

Ama her şeyden öte, böyle bir yolculuğa çıktığımız için kendimize ne kadar teşekkür etsek az!

Kaynaklar:

  1. Gerardin B, Guedeney P, Bellemain-Appaix A, Levasseur T, Mustafic H, Benamer H, Monsegu J, Lamhaut L, Montalescot G, Aubry P, Collet JP; Groupe de Réflexions sur la Cardiologie Interventionnelle. Life-threatening and major cardiac events during long-distance races: updates from the prospective RACE PARIS registry with a systematic review and meta-analysis. Eur J Prev Cardiol. 2020 Jul 27:2047487320943001. doi: 10.1177/2047487320943001. Epub ahead of print. PMID: 32718236.
  2. Rubio-Arias JÁ, Andreu L, Martínez-Aranda LM, Martínez-Rodríguez A, Manonelles P, Ramos-Campo DJ. Effects of medium- and long-distance running on cardiac damage markers in amateur runners: a systematic review, meta-analysis, and metaregression. J Sport Health Sci. 2021 Mar;10(2):192-200. doi: 10.1016/j.jshs.2019.10.003. Epub 2019 Dec 27. PMID: 33742602; PMCID: PMC7987568.
0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın