Temmuz ayında Uludağ… Kulağa çok farklı geliyor, değil mi? Aynı zamanda gizemli…  Yaz gelince o beyaz örtünün altından neler çıkıyor diye düşündürüyor doğal olarak.

Adı üstünde dağ. Ulu bir dağ. Yarışın nasıl geçeceği adından belli.

Alanya ile ilgili maceramı okuma fırsatı bulanlar bilir. Ben yeni bir patikacıyım ve Uludağ ikinci yarışım.

Bu sefer de 30 km uzunluğunda olan ve 1500 metreye kadar yükseklik kazanımına sahip U30 parkurunu seçtim. Daha önce bir kere de olsa trail yarışı koştuğum için bir nebze daha rahat olduğumu söyleyebilirim. Tecrübe güzel bir şeymiş.

BOLD Union’ın tecrübeli patika koşucularının hazırladığı program ve verdikleri destek ile haftalar önce çalışmaya başladık. Ekipçe hazırlandığımız, kalabalık gruplar ile planladığımız çok keyifli antrenmanlar yaptık.

BOLD’da bir çok kişi Uludağ’da ilk trail yarışını koştu ve  yarışı başarı ile tamamladı. Bu anlamda BOLD Union’un yol göstericiliğinin çok değerli ve cesaret verici olduğuna değinmeden edemem.

Antrenman programının en güzel bölümü de Haziran ayında gerçekleştirdiğimiz BOLD Union Ormana kampıydı. 7 kez üst üste Avrupa dağ koşusu şampiyonu ve 1 kez Dünya ikincisi olan Ahmet Arslan eşliğinde 4 gün Antalya Akseki bölgesindeki patikaların altını üstüne getirdik.

Burada Uludağ Ultra Trail öncesi 30 kmlik bir parkurda antrenman yapma şansı bulduk. Hazırlanmak için çok iyi bir fırsattı. Teşekkürler BOLD.

Bana göre antrenmanlar yarışlardan daha zordur. Haftalarca sürer. Sosyal hayattan ve uykudan ödün verdiğin günler geçirirsin. Ama ben hiç şikayet etmediğim, çok eğlendiğim bir hazırlık dönemi geçirdim. Öyle ki Temmuz ayı hemen geldi çattı. 

Uludağ’da yarış pistine yakın güzel bir otelde kaldık. Sabah koşuşturmadan startalanına gitmek müthiş bir konformuş. Otelinizi mutlaka start alanına yakın seçin.

Yarıştan bir gün önce BOLD ile yaptığımız teknik toplantı da müthişti. Aldığımız tavsiyeler yarış sırasında  çok faydalı oldu ve yarışı kolaylaştırıdı.

Yarışa gelince… Alice’in harikalar diyarı da böyle bir şey olmalı… Her noktasına hayran olduğumuz, koşmak ile fotoğraf çekmek arasında kaldığımız rüya gibi bir rotaydı.

Çalılar arasından, kozalaklara, yapraklara basarak, kayalardan inerek, ağaçlardan atlayarak keyifle koştuk. 

Yarış teknik açıdan oldukça zordu. Hızlı değişen zemine adapte olmak, sert ve dik bir inişten sonra bitmeyecek gibi hissettiren çıkışa alışmak hiç kolay değildi. Konsantrasyonu asla bozmadan, bastığın yere çok dikkat etmen gereken bir yarıştı. Tabii bir de işin içine sis ve yağmur da girince çok ama çok zorlaştı. Ama içimizdeki trail aşkı bunu da aşmamızı sağladı. 

Yarışta üstümüzde taşıdığımız çok sayıda zorunlu malzeme vardı. Şunu söylemeliyim ki hepsi gerekli. Ve çoğu insan hepsini kullandı. Hiçbiri için ağırlık yapar diye şikayet etmeyin derim. Her biri yarışın parçası. Hatta bu sefer yanıma çok yiyecek aldığım için trail çantam gerçekten ağırdı. Ancak hepsini yediğimi de belirtmeden edemeyeceğim.

Seneye de katılırım dediğim bir yarış oldu. Sırada yeni yarışlar var. Siz de bir yerden başlamak istiyorum derseniz BOLD ile tanışmak için  geç kalmayın derim.

Daha fazlası için  @bolduinion ’u takip etmeyi unutmayın.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın